
SİNEMADA KOLEKTİF İMZA,KOLEKTİF FAYDA.
Aralık 23, 2024SİNEMANIN SANAT VE ENDÜSTRİ ARASINDAKİ YOLCULUĞU

“Zamanın içine yerleşmiş ve sürekli değişen olguları ve olayları yakalamadaki gücü, mükemmelliği ve acımasızlığı sinemayı başka herhangi bir sanat dalıyla karşılaştırmayı imkânsız hale getiriyor” (Tarkovski, 2008, s.54)
SİNEMANIN SANAT VE ENDÜSTRİ ARASINDAKİ YOLCULUĞU
Sanayi Devrimi ile birlikte büyük toplumsal, ekonomik ve siyasal dönüşümlerin yaşandığı bir dönemde ortaya çıkan sinema hem bu dönüşümlere hem de kendi evrimine tanıklık etmiştir. Daha önce hiçbir sanat dalının ulaşamadığı ölçüde gerçekliğe yaklaşabilme yetisiyle sinema, anlatım olanaklarının genişliği sayesinde güçlü bir ifade aracı haline gelmiştir. Bu yönüyle hem endüstriyel bir ürün hem de sanatsal bir etkinlik olarak konumlanır.
Sinemanın dili; renk, ışık, ses, kurgu, kamera hareketleri ve açılar gibi unsurların yanı sıra simgesel imgeler aracılığıyla kurulur. Bu bağlamda sinematografi, yalnızca zamanı yeniden kurmakla kalmaz; mekânı, duygu ve düşünceleri de dönüştürür. Görüntünün sahneleme yoluyla düzenlenmesi; kostüm, dekor, makyaj ve efektlerin yönetmen bakış açısıyla yeniden biçimlendirilmesi, gerçeklikten düşe, düşselden simgesel boyuta geçişi mümkün kılar. Böylece yönetmen, sinemasal mekân anlayışını oluşturur.
Sinemanın gelişimi süresince farklı kuramlar ve akımlar, anlatım öğelerinin çeşitliliği ve bu öğelere verilen önem doğrultusunda şekillenmiştir. Her biri farklı bakış açılarını savunan kuramcılar ve sinemacılar, bu sanat dalının evrimini şekillendirmiş ve sinemayı “Yedinci Sanat” olarak konumlandırmıştır.
Günümüzde sinema; türleri, anlatı yapıları ve hedeflediği kitleler doğrultusunda çeşitlilik gösterir. En yaygın ayrım ise Ticari Sinema ve Sanat Sineması olarak öne çıkar:
Ticari Sinema (Anaakım / Hollywood Sineması), izleyiciyi eğlendirme, geniş kitlelere ulaşma veekonomik kazanç sağlama amacıyla şekillenir. Işık, ses, kurgu, oyunculuk ve diğer teknik unsurlar yüksek profesyonellikle sunulur. Hollywood, bu yapının merkezinde yer alarak küresel ölçekte sinema endüstrisinin öncüsü konumundadır. Büyük bütçeli, yüksek tempolu, genellikle popüler türlere ait filmler bu anlayışın ürünüdür. Filmlerin amacı, izleyicilerin para harcamasını sağlamak ve kâr elde etmektir. Ticari sinema, genellikle özet olarak işlenen ya da çoğunlukla popüler türler tarafından temsil edilen filmleri kapsar. Özetle; kazanç odaklı bir endüstridir.
Sanat Sineması ise kâr amacı gütmeyen, yaratıcı ve özgün anlatımı önceleyen bir yaklaşımdır. Bireyin iç dünyasını, psikolojik derinliklerini ve toplumsal açmazlarını irdeleyen çok katmanlı hikâyelere yer verir. Avrupa sineması bu anlamda öncü örnekler sunmuş; insanı bilinmeyen yönleriyle keşfe çıkan anlatılar ortaya koymuştur. Bu sayede, toplumda az bilinen ya da görünmeyen gerçeklikler filmler aracılığıyla kitlelere ulaştırılmıştır. Bu yönüyle sinema, etkili bir kitle iletişim aracı haline gelmiştir.
Lumière Kardeşler’in “La Sortie de l’usine Lumière à Lyon” filmiyle başlayan sinema tarihi, zamanla sadece bir eğlence aracı değil; kültürel, estetik ve düşünsel bir platform olarak da gelişmiştir. Sanata ilgi duyan bireyler, bu alanın eğitimini alarak yeteneklerini sinema yoluyla ifade etmeye başlamış, böylece sinema daha etkili ve kitlesel bir sanat dalı haline gelmiştir.
Bugün sinema sadece merkez ülkelerde değil; sınırlı kaynaklara sahip çevre ülkelerde de üretim yapılabilen bir ifade aracıdır. Büyük bütçelere sahip ülkeler aksiyon, bilim-kurgu, animasyon ya da epik türlere yönelirken; ekonomik kaynakları kısıtlı olan ülkeler daha çok birey merkezli, minimalist ve kültürel derinliği olan anlatılar üretmektedir. Bu durum, sinemanın yalnızca bir endüstri değil; aynı zamanda bir kültürel hafıza aracı olduğunu da kanıtlar.
Sonuç olarak, sinema tarihinde “Ticari Sinema” ve “Sanat Sineması” ayrımı, farklı anlatı biçimlerinin ve amaçlarının ifadesidir. Bu ikilik, kimi zaman farklı terimlerle ifade edilse de özünde aynı çerçeveye oturur. Bugün yerli ve uluslararası festivallerden sinema ödüllerine kadar pek çok etkinlik bu ayrım temelinde değerlendirme yapar. Sinema, içinde bulunduğu çağın hem tanığı hem de anlatıcısı olmaya devam etmektedir.